Dönüp dolaşıp çaresiz kaldığı konularda doğuya yönelen batı tıbbı, hala kanser konusunda somut bir çözüm bulamadığı için yine 5000 yıllık Çin tıbbına mı sığınmaya başlıyor? Yoksa Amerika’nın da yaptığı gen çalışmalarını uyanıklık edip ilk uygulayanlardan olmanın avantajını mı elde etmek istediler?
Zaman zaman medyada gündeme gelen ve denize düşen yılana sarılır hesabı, insanların son bir umutla geldiği son günlerin kanser tedavi modası! Pekin hastanelerini araştırdım. İşin içine girince ilginç bilgilere de rastladım doğrusu. Ama yine, bu kanser tedavilerinden önce olayı anlamanız için yine ucundan Çin tıbbına gireceğim.
Geleneksel Çin tıbbı binlerce yıllık bir çalışmanın ürünleridir. Bu çalışmalar hala devam ediyor. İşte kanser tedavisi bir örneği. Dünyada ilk kez Çin’de araştırmalarına izin verilen bir yöntem.Uzakdoğu insanı hastalıkların vücutta bulunan Yin ve Yang denilen yaşam enerjisi arasındaki dengenin bozulması sonucu oluştuğuna inanırlar. Konuya meraklılarınız internetten araştırıp detaylı bilgi alabilirler. Ben 2007 yılında bu binlerce yıl süregelen uygulamaların günlük hayattaki yansımalarını anlatayım.
Bir kere her şeyden önce doğaya çok yakın yaşıyor Çin toplumu. Büyük gökdelenlerin arasında bile olsa bunu yapmaya çalışıyorlar. Spor çok yaşamlarının içinde.
Bankada, resmi dairelerde ya da herhangi bir kuyrukta bekleyen yaşlılar bile, ara sıra sıradan çıkıp sürekli dikilmekten oluşan rahatsızlık için kültür fizik hareketleri yaparlar. Sabahları ve akşamları saat 6-7 gibi kesinlikle parklarda ya da evlerinin önlerinde Taiqijuan denilen sporlarını yaparlar. Yaz kış. Akşamları hava güzelse buna ilaveten parklarda dans ederler, toplu halde şarkı söylerler. Herkes karışık. Zengin fakir birlikte. Duygusal anlamda paylaşma ve birlikte bir şeyler yapmak ruhsal anlamda da rahatlatıyor. Taiqijuan ise vucütta bulunan tüm sistemlerin çalışması ve düzenlenmesi için yapılan bir spor. Mesela kolu sancıyan bir yaşlının parktaki ağaca kolunu dayayarak doğanın enerjisini almaya çalıştığını görebilirsiniz. Spor yapmak günlük el yüz yıkamak gibi önemli ödevlerden. Daha da yaşlılar uçurtma uçurur, topaç çevirirler. Spor yapmak ayıp değil. TV karşısında akşama kadar saçma sapan dedikodu programlarını da dinlemezler ( yok çünkü öyle bir program). Ben ilk geldiğimde gribim geçmemişti bir türlü, bana kızdılar e tabi spor yapmıyorsun gribin geçmez! Yani her şeyin başı hareket. Duygusal dünyaları genelde çok dingin. Çoğunluğu ateist olan bir toplumda çok ilginç bir durum aslında. Sadece Laotian dedikleri Yaşlı gök (gökyüzü) dert ortakları. Bu gelenekleri de binlerce yıldan gelmedir. Gökyüzünde ne oluyorsa astroloji bilimi açısından yani, yeryüzünde de onun yansıması olacaktır diye kabul ederler.
Bu olayın bir yönü.
Diğer yönü ise beslenme özellikleriyle ilgili. Ben şahsen bu kadar yağ kullanımını biz Türkler yapsak herhalde ciddi bir obez toplum oluruz diye düşündüm. Sebze ağırlıklı, bol baharatlı, soya fasülyesi ağırlıklı (dondurmadan tatlıya kadar), yeşil çay dan oluşan beslenmeleri var. Bütün besinler dengeli aslında. Ama yeşil çay 24 saat herkesin elinde. Su yerine içiliyor. Normal suyu da hep sıcak içiyorlar. Sabah erken kalkıp, erken yatıyorlar, hemen hemen herkes fırsatını bulunca 5-10 dk lık şekerlemeler yapıyorlar gün içinde. Sigara ve güneşi hiç sevmiyorlar. Hastalıkları ilaçdan önce besinlerle tedavi ediyorlar. Mesela boğaz hastalıklarına armut iyi gelir dediler. Denedim öyleymiş. Ayrıca çok fazla kimyasal hijyen maddesi düşkünü değiller henüz. Su ve sabun hala gözdeleri.
Gelelim doktorlar ve ilaçlara, burada hastaneler nüfusa oranla boş sayılır. Genelde nezle olurlar ara sıra. Hastalandığınızda da doktordan önce eczaneye gidiyorsunuz. Çünkü, Çin’de batı ilaçları yok. Var ama çok nadir, hepsi yok ve çok pahalı. Eczaneler 3 bölüm: 1. Börtü böcek, çiçek, otlardan oluşan bölüm, 2- Yine bu bitkilerden yapılan ilaçlar haplar, 3- Batı tarzı ilaçlar. Eczaneye sorununuzu söylüyorsunuz nasıl tedavi olmak istediğinizi soruyorlar. Ona göre ilacınızı veriyorlar. Ancak çok özel durumlarda doktor reçetesi istiyorlar. O reçeteyi istemelerinin sebebi de bitkilerin ölçülerinin çok önemli olması. Azı da fazlası da zarar.
Bu arada yeni nesil maalesef dünya modasına uymuş. Büyükleri gibi sağlıklarını düşünmüyorlar pek. Kaybedince anlayacaklar değerini. Yaz başı, ülkemizde de medya tarafından moda yapılan zayıflama ilaçları gibi daha birçok ve çeşitli ilaç var. Ama dediğim gibi bilinçli eski nesil otokontrolle kendini koruyor bu tür ilaçlardan. Yeni nesil meraklı. Hatta gençlerden bu ilaçlardan zarar görüp tedavi olanlar bile var ama. Hollywood modası yeni yeni popüler olduğu için yeni nesli etkiliyor haliyle. Devletin herhangi bir yasağı henüz yok maalesef. Para kazanmak için insanların zayıf noktalarını kullanmak tüccarların insafına kalmış artık. Bir Çinli arkadaşım artık Çinlilerin bile! kanser olduğunu söyledi. Dünya değişiyor, manyetik alanlar, yenilen, içilen şeyler biz bile hasta oluyoruz artık diyor.
Evet biraz da olsa fikir edinebildiniz mi sağlık mantıkları konusunda?
Gelelim kanser tedavisine. Medyaya konu olan Kanser tedavileri Çin’de 130 hastanede yapılıyormuş. Pekin’de 6-7 hastanede, diğerleri Shanghai ve diğer şehirlerde. Dünyanın her yerinden akın akın insanlar bir umutla geliyorlar. Ben de bunlardan biri olan Haidian devlet hastanesine gittim.
Haidian Hastanesi ise Pekin’in alelade devlet hastanelerinden biri. Danışmaya, kanser tedavisi için nerden bilgi alacağımı soruyorum, 9. kata çık diyorlar, Onkoloji servisine. Çıktım. Yine hastane sakin. Onkoloji danışmasına bir yakınımın tedavi olacağını ve önbilgi almak istediğimi söylüyorum. Hani bir zorluk çıkarmasınlar diye ama gerek yokmuş meğerse. Ayrıca başka Türk hastalar var mı? diye soruyorum. Çok fazla var diyor. Gelip gidiyorlar. Hatta, Prof. Li’nin bir ameliyatta olduğunu, onu beklerken, bir hastayla konuşabileceğimi söylediler. Tanıştım. İstanbul’dan gelmişler, akciğer kanseri ve metastaz yapmış. Niye geldiniz?, Ne gelişme oldu?, Farkı nedir?, Tavsiye eder misiniz? Sorular sorular.
“2 ay önce geldik buraya” diyor hasta.
“Geldiğimde tekerlekli sandalyedeydim. Şimdi temmuzda döneceğim, Ara sıra kemoterapi sonrası şehri geziyorum yeğenimle” diyor.
Allah Allah kemoterapi sonrası? Zor olmuyor mu? Dedim.
“Evet İstanbul’daki tedavide zor oluyordu ama burada bir şey hissetmiyorum, doktorumun bana dediğine göre kemoterapi öncesi ve sırasında vücudumdaki tüm organlarımı korumaya alıyorlar ilaçlarla, kemoterapiden sonra bir şey hissetmedim.” diyor.
Başka nasıl farkı var buranın İstanbul’dan ?
“Valla hastane olarak pek farkı yok, hatta burada çok ilgililer, doktorum her dakika geliyor, dondurma yiyoruz beraber, sohbet ediyoruz, bana her türlü olumlu olumsuz durumu anlatıyor açıkça, aile gibi olduk”
Başka? olmalı farklı bir şeyler.
“Kendi bitkisel ilaçlarından da veriyorlar ama ne olduğunu bilmiyoruz, sadece bir tanesinin tümörün etrafını sardığını, tümörün vücutta yayılmasını önlediklerini söylediler” diyor.
“Beş çeşit tedavi uyguluyorlar, içlerinde gen tedavisi de var, ama bana uygulamadılar mesela, hastaya göre, kanserin durumuna göre farklı farklı tedaviler uyguluyorlar” diyor ve ekliyor. “ Şimdi böyle yattığıma bakmayın ilaç verme zamanına denk geldiniz normalde iyiyim”
Kendi tıplarıyla batı tıbbı birlikte gidiyor yani?
“Evet öyle herhalde .”
E benim de yakınım var gelsin o zaman diyorum.
“ Yok öyle yapmıyor doktor, önce bizden Türkiye’deki tetkiklerimizi istedi gönderdik. Sonra çağırdı. Herkesi kabul etmiyor” dedi.
Kaça mal oldu size herşey?
“ Valla herşey dahil tedavi olacak hasta ortalama 20000$ ile 50000$ arasında bir parayı gözden çıkaracak, bizimki 40000$ a mal oldu mesela ” diyorlar.
Ne kadar sürede aşağı yukarı?
“ Ya benimki 4 ay sürecek, herkesin farklı farklı”
Son olarak da “hastanın ve yakınlarının iyi olacağına dair inancı ve doktoruna güvenmesi çok önemli, öyle ailecek karamsar olan bir aile başarısız sonuçlandı geri döndü” dediler.
Prof. Li’nin beni beklediğini söylediler. Allah Allah koskoca Prof. Ne çabuk yahu. Yanına gittim ayakta karşıladı. Odası da aşırı mütevazi, masa ve sandalye (ve yeşil çayı) Ben de ne yapayım yalanı devam ettirdim. Bir arkadaşım kan kanseri ne yapabiliriz diye, o da aynı şeyi söyledi
“Önce tetkiklerini göreyim sonra detaylı bilgi veririm, şimdi yanlış olur” dedi.
E iyi peki ben söyleyeyim kendisine.
Size nasıl ulaşacaklar peki? Dedim
“Buyrun kartım, ben buradayım, ama kan kanseriyse Tianjin’deki hastaneye gitmesi lazım daha başarılı konusunda” dedi.
Teşekkür ettim kapıya kadar geçirdi.Pek alışkın olmayınca tuhaf geldi. Çıkarken doktoru bekleyen başka iki Türk daha gördüm. Onların hastası da Pekin’deki askeri hastanedeymiş, memnun değillermiş oradan Prof. Li ile görüşmeye gelmişler. Neden memnun olmadıklarını sordum. Askeri hastanede (adı askeri hastane aslında o da devlet hastanesi) doktorlar az ilaç kullandıkça para alıyorlarmış, Haidian’da ise çok kullandıkça alıyorlarmış. Söylenti üzerine canları sıkılmış. E haliyle can bu, zor durum. Allah kolaylık versin.
Neyse, ben olanları ilettim size ne sonuç çıkarırısınız ne yaparsınız bilmem ama. Çinlilerin duası aklıma geldi: “Yaşlı Gök, her şeyden önce bana sağlıklı beden verdiğin için teşekkürler”
Sağlıcakla
Simla Uğraş / Beijing