“Son günlerde Shanghai Borsası da Türk yatırımcıların ilgi alanına girdi. Son bir yılda özellikle müthiş bir performans gösteren Çin Borsası genelde bilgi verme konusunda da çok da sağlıklı değil.
Times dergisinden Bill Powell doğrudan gözlemler yapıyor. Aşağıdaki makale hem Çin piyasası hakkında bizlere bilgi veriyor hem de ülkemizdeki piyasalar ile Çin’deki piyasaların karşılaştırmalı bir analizini yapmamıza imkan veriyor.
Çılgın Çin piyasaları….Çin hisseleri rekor seviyelere yükselirken, ülke ekonomisinde meydana gelebilecek ağır bir sarsıntı tüm korkuları açığa çıkarıyor.
Yaklaşık 18 ay önce, yeni yükselen sınıfın sesi Liu Jungling, geniş politik bağlantıları olan, Shanghai’ın önde gelen gayrimenkul geliştirme şirketinin CEO’su ile bir konuşma yapıyor. Elinde bir miktar parası olan ve yatırım yapmak isteyen Liu Jungling, aslında gayrimenkul yatırımını mantıklı buluyor.
Çünkü yaklaşık son beş yıldır, Çin’in büyük şehirlerinde yatırımcılar, gayrimenkul piyasası ile çok yakından ilgilenmekte. Üst sınıf Çin yatırımcıları, kelepir apartmanlar ve daireler alıyor. Daha sonra bu mülkleri değerinin üstünde satarak kazandıkları parayı tekrar gayrimenkulde değerlendiriyorlar. Liu da sermayesini bu yönde değerlendirmeyi düşünüyordu ki, CEO ile teması sonrasında kafası karıştı.
Ünlü şirketin CEO’su, Junglig’e içinde bulundukları sürecin gayrimenkul almak için çok uygun olmadığını, aksine yatırımını menkul değerler üzerine yapmasının daha sağlıklı olduğunu belirtti. Ona borsada hisse satın almasını önerdi. Liu geçmişten beri hisse piyasalarıyla hiç ilgilenmediği için konu hakkında pek bilgi sahibi değil fakat sorular sorarak konuya adapte olmaya çalışıyor…
Çin piyasalarında gerçekten bahsedildiği gibi her an patlayabilcek bir balon durumu söz konusu mu? Aslında tüm dünyayı yakından ilgilendiren bu durum, dünya genelindeki ekonomilerin erimesine neden olabilecek bir darbe etkisi yaratabilir.
Geçen yılki, %130’luk inanılmaz yükselişten sonra Shanghai Bileşik Endeksi’nin, 27 Şubat’ta ani bir şekilde %8.8 değerinde bükülme göstermesi , yatırımcıda Çin piyasasının sanki virütik bir soğuk algınlığına kapılmış hissi yaratmıştır.
O zamandan bugüne kadar, Çin piyasası dikeye yakın yükselişini sürdürmekte. Bazı tahminlere göre, tüm ülke sınırlarında, Shanghai piyasasında dönen para miktarı, bankalarda yatırım için nadasa bırakılmış paradan daha çok.
Düşündürücü olan nokta ise, bu gelişmelerin, geçen sene kişi başına düşen milli gelirin, 1.750 dolar dolaylarında olan bir ülkede gerçekleşiyor olması.
9 Mayıs’ta Çin borsalarındaki toplam ciro, diğer bütün Asya ülkelerindeki menkul değerler borsasını hacim olarak aşmıştı. Shanghai’da ekonomistlik yapan Andie Xie, ‘Korkarım ki, durumlar son çılgınlığını yaşıyor’ diyor ve ekliyor. ‘ İnsanlar zarar görecek.”
Yukarıdaki bölüm Biggpara dergisinden alınmadır.
Çin her ne kadar sessiz sakin gibi gözükse de, sermaye sahibi zengin Çinliler çoktan Kapitalizm’e geçmişler. Fakat devletin kontrolü her zaman var. Bu da devletin kazanmasına neden oluyor. Bunda, dünyadaki dengelerin değişmesini mi, yoksa gelecek Olimpiyat olayları mı, yoksa paranın tadını alan Çinlilerin artık vazgeçemeyeceği mi,yoksa devletin bütçe fazlalığı mı, yoksa çok fazla yabancı sermayenin ülkeye girmesi mi? etkili bilemiyorum. Ya da hepsi birden. Yıllardır sabit bir seyir gösteren Çin ekonomisi kendi halkını da korkutmaya ve düşündürmeye başlamış ilk kez. Bunun anlamı kendi halkı yeni bir sistemle tanışıyor demek. Yani pazar artık global.
Gerçekten bu koca kıtada batıdaki Tibet ve önemsenmeyen Uygur (Xincan) bölgesi hariç, doğu ve güney bölgelerinde tüm dünyanın dengelerini bozacak ciddi bir para stoğu var. Bu kadar fazla para döner dolaşır neye çarpar ne yapar bilemem ama,varlığı bile ürkütücü. Ülkenin her yerinde cayır cayır üretim yapılıyor. Şehirlerarası yollar fabrikalarla dolu. Bazı fabrika binalarında hem yemek yiyor, hem çalısıyor, hem uyuyorlar. 300-400 eleman çalıştıran bir fabrikanın aylık masrafı Türk parasıyla 40000Ytl imiş. Fuarda görüştüğüm bir işadamı ben Türkiye’de 50 personele ayda bu kadar veriyorum diyordu. Sigorta falan hak getire çoğu fabrikada. Burada çalışan işçiler köylerden toplanıp gelen aç insanlar. Karın tokluğuna veya ayda 50$ a bu şartlarda çalısıyorlarmış. Kırsal için ayda 50$ çok para. Çin hazır bir üretim mutfağı gibi, ne isterseniz ertesi gün aynısını üretip verebiliyorlar. Elektronik eşya fazlası kendilerine kalıyor. Nerdeyse halk wc lerin de bile TV var plazma. Sırf Shanghai’da olan nakit döngüsü bir Avrupa’yı etkileyecek güçte bence. En basit örnek, ABD de olay yarattıkları uzaya paralı seyahat Çin de zaten yapılıyor. Her konuda olduğu gibi mütevazi davranarak kendilerini afişe etmiyorlar. Köylülük ile kentliliğin, tarım kültürü ile endüstri kültürünün birlikte, aynı anda yaşadığı ülke olarak Türkiye’nin en iyi örnek olduğunu sanırdım. Çin’i görünce yanıldığımı anladım. Çin, Türkiye’den daha hızlı bir dönüşüm süreci yaşıyor.
Bence biz hala kim hükümet olacak da bizi sömürecek, başı kapatsak mı açsak mı, lisede ders yerine namaz mı kıldırsak…diye uğraşacağımıza oturup bunları düşünsek daha iyi olacak. Oturup düşünen ABD, İspanya, Kore, Japonya Çin ekonomisinden korkacağına paylaşmayı düşünmüş ve bence geleceklerini kurtarmışlar. Hemen hemen hepsinin bu ülkede pazara girmiş markaları var. Japonya’daki çok şirket kendi adalarında yer kalmadığı için Çin’de fabrikalar kurmaya karar vermiş ve elemanlarını Çince öğrenmeye göndermiş. Biz hala üretmeden alıp tüketiyoruz. Tabi ki bazı markalarımız var ama Uzakdoğu’yu görünce bunların solda sıfır kaldığını anlıyorsunuz. Yine güçlü devletmişiz hala ayaktayız
Muhtemelen Çin’in her bölgesinde vardır ama özellikle Pekin’de olan bir çarşısı var Zhongguancun diye. Burası domates gibi teknolojik ürünlerin satıldığı bir yer. Buraya ilk bilmediğim zamanlarda bir rehberle gitmiştim. 20-30 katlı dev binalar düşünün, dışları ışıklı. Bir alanda bundan 30 tane falan var. Kapılarından içeri kalabalıktan zor giriyorsunuz. Asansörlerde izdiham var. Asansör bile teknolojik bir yer. Biz 10. katta indik. Büyük bir koridor. Dev apartman girişi gibi. Koridorun sağı solu camdan dükkan kapıları, en büyük dükkan 60 m2 gibi. Kapı önleri hanutçularla dolu hepsi sizi kapmaya çalısıyor. Dükkanların içleri son teknolojik pc, dvd, projektor…her türlü teknolojik şeyle dolu aklınıza ne gelirse. Herşey bizdekinin yarı fiyatı, bazen 1/3, bazen bizdekine yakın. Ama burada etiket fiyatı yok. Var da yok çok ciddi pazarlık yaparsan baya düşüyorlar. Asıl ilginç olan ise, bu mağazaların sahipleri Çinli, çalısanları var, sahipleri zengin olmuş tüccarlar. Her binanın altı ya Mc Donalds ya KFC . Amerikan kültürü. Fakat asıl binanın yeri devletin, kira ödüyorlar. Zengin Çinli gerçekten çok fazla artık. Paranın tadını alan vazgeçemiyor. Bence bu ülke en fazla 10 yıla kadar ya dünyanın tek hakimi olacak ya da ciddi bir sosyal patlama ve savaşa maruz kalacak kendi içinde sanki yavaş yavaş kontrolden çıkıyor gibi. Çok hassas ve kontrollü yönetmek lazım. Çok korkutucu bir büyüme var. Bu durumda ekonomi ve sosyal gidişat ne olur profesörlere sormak lazım. Çin sinek kovar gibi bile elini sallasa dünyada ekonomi falan kalmaz. Bize sordukları soru da sizin bizim de bildiğimiz bir markanız var mı? oldu. Yüzyüze baktık kemküm, eee bizde….. bizim ürettiğimiz hiç birsey kalmamış pek diyemedik. Biz herşeyi dışardan alıyoruz diyemedik, Arçelik,Vestel, Beko diyebildik onların bildiği çünkü yeni fabrikalarını açmış Çin’e giriyor bu markalar. Çok utanç verici çünkü bir şeyin o ülkede üretilmemesini anlayamıyorlar hic görmemisler ki. Biz de halı, döner dedik konuyu kapadik…
Simla Uğraş / Beijing